Ekonomikortam Dergisi
Uluslararası ekonomik gelişmeler ve başta Türkiye olmak üzere uluslararası alanda yönetimsel veya davranışsal faliyetler sonucu meydana gelen ekonomik sorunları ele alacağız.
TÜRKİYE'NİN SON 5 YILLIK EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ
Türkiye'nin son beş yıllık büyüme ve kişi başına düşen gelir oranı rakamsal olarak artmış olsada ülkede'ki üretim yoksunluğu ve dışa bağımlılık sonucu oluşan enflasyon nedeniyle artan emisyon (karşılıksız para basımı) oranı ülke insanlarının refah düzeyini oldukça düşürmüştür.
Bu refah kaybında temel neden üretim yoksunluğu ve dışa bağımlılık olsa da TÜİK enflasyon verilerinin yanlış sunulması nedeniyle yapılan zam oranlarının yetersiz kalması da büyük bir rol oynamaktadır.
Prof.Dr Kerem Karabulut
Bir para birimi uluslararası ödemelerde kabul görüyor ve o para birimine güveiniliyorsa rezerv paradir.
ABD Doları, Euro, Sterlin, isviçre Frangı, Yen ve yuan gibi paralar rezerv paralardir.
Bir paranIn rezerv para olabilmesi için birtakım kriterleri sağlaması gerekmektedir.
Bunlar; esnek döviz kuru sistemine sahip olmak yani döviz kurunun döviz piyasasinda belirlendiği bir sisteme sahip olmak.
Yüksek bir sermaye açıklığı endeksine sahip olmak.
Milli gelirinin dünya milli geliri içindeki payının yüksek olması.
Gelişmiş bir finansal piyasaya sahip olmak gibi hususlardir. Bunlara ilaveten, fiyat istikrarının olması, finanse edilemeyen cari açık sorununun olmaması, yüksek rezervlere sahip olunması gibi kriterler de bir ülke parasının uluslararası rezerv para olması için önem arz etmektedir.
Ülke parasının rezerv para olması ise çok çesitli avantajlar sağlamaktadır.
Bunlar; ticareti kolaylaştırması, maliyet avantajı sağlaması, alışverişlerde indirim kolaylığına sebep olması, uluslararası
güvene bağlı olarak ülke ürünlerine itibarın artması, siyasi ve iktisadi prestij saglaması gibi hususlardır.
Danışmanlığı tarafımca yapılan Ayvaz Bartik tarafından 1970-2022 aralığını içeren Yapay Sinir Ağları (YSA) yöntemi kullanılarak hazırlanan "Uluslararası Rezerv Paralar ve Çin Yuanı" adlı doktora calışmasında Çin Yuanı'nın gelecek yıllarda güçlü rezerv para olma durumu analiz edilmiştir.
Yapılan analiz sonuçlarına göre, Çin Yuanı gelecekte güçlü rezerv para olma özelliklerine sahiptir. Çalışma sonuçlarına göre Çin, rezerv para olma kriterleri olarak kabul edilen TÜFE, Toplam Rezerv/GSYH ve GSYH/Dünya GSMH'sı değişkenleri açısından güçlü rezerv para olma avantajlarına sahiptir.
Kullanılan Yapay Sinir Ağları yöntemiyle Çin için gelecek 5 yıllık tahminlerde; Dünya milli geliri içerisindeki payının aratacağı ve enflasyonun düşeceği tahmin edilmiştir. Aynı şekilde, toplam rezervlerin ülke GSYH'sı içindeki payının artacağı ve bu verilere bağlı olarak gelecek yıllarda Yuan'ın güçlü bir rezerv para olabileceği tahmin edilmiştir.
Aynı yöntemle ABD ekonomisi için yapılan tahminde ise önümüzdeki 5 yıllık süreçte ABD'nin Dünya milli geliri içerisindeki payının, enflasyon oranının ve toplam rezervlerin ABD GSYH'sı içindeki payının azalacağı öngörülmüştür.
Bu sonuca göre, ABD'nin rezerv para kriterlerinden ülke milli gelirinin dünya milli geliri içerisindeki payı ve toplam rezerv/GSYH değişkeni açısından olumsuzluklar yaşayabileceği ve böylece dolar karşısında Çin Yuanı'nın itibar
kazanacağı tahminleri, Çin için ümit verici, ABD içinse sosyo-ekonomik gelecek açısından olumsuzluklar içermektedir.
IMF verilerine göre, dünyadaki borçların yaklaşık %40'1, döviz işlemlerinin ise yaklaşık %90'1 dolar cinsinden yapilmaktadır. Doların bu kadar hakim para konumuna gelmiş olması Yuan gibi para birimlerinin dünyadaki kullanımını güçleştirmektedir.
ABD'nin tüm sosyo-ekonomik ve siyasi politikalarının başka bir ülkenin güçlenmesine engel olmak üzere kurulmuş olmasının ana sebeplerinden biri de Yuan gibi diger ülkelerin para birimlerinde ve ekonomilerinde yaşanan olumlu gelişmelerdir. Özellikle Çin'in son yıllardaki yüksek büyüme oranları ile ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna gelmesi ve önümüzdeki 20 yıllık bir süreçte yaşanan bu ilerleme trendinin Çin'i dünyanın en büyük ekonomisi konumuna getirebileceği ve teknolojik, siyasi, askeri gücünü arttıracağı beklentileri ABD'yi çeşitli engelleme önlemleri almaya itmektedir denilebilir.
Çin'in "kuşak ve yol projesi", İran gibi ülkelere yatırım yaparak kendisine alan açma çabaları karşısında ABD'nin Hindistan-Arabistan-Israil- Yunanistan bağlantılı alternatif yol arayışları ve israil aracılığıyla Ortadoğu'ya yeniden müdahale hamlelerinin altında gelecek endişesinin yattığı söylenebilir.
ABD'deki düşünce kuruluşlarından RANDCorporation uzmanları tarafından hazırlanan raporda bu düşünceleri doğrulamaktadır.
Buna göre, ''Asya, Avrupa ve Afrika'yı kapsayan Kuşak ve Yol Projesinin başarılı olması halinde, ABD'nin küresel liderligi "emsal bir rakiple" karşı karşıya gelmiş olacaktır.
Işte ABD-Çin atışmasının asıl gerekçesi de budur".
REZERV PARA, YUAN VE ABD
İnsanlığın kaderini değiştiren iki gelişme; M.Ö. 8’binlerde yaşanan zirai devrim ve 1760’larda ortaya çıkan sanayi devrimidir. 18. yy’da İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi Devrimi deyimini ilk kullanan ise İngiliz iktisatçı Arnold Toynbee’dir. Süreç İngiliz James Watt’ın “buhar makinası”nı sanayide kullanmasıyla başlamıştır. Kömür ve buhar kuvvetine dayanan makinalaşma, işbölümünde ihtisaslaşmaya yol açmış ve böylece ortaya çıkan büyük sanayi devrimi, dünya ekonomisindeki yerini almıştır.
Ancak düşündürücü soru şudur: sanayi devrimi neden Türkiye’de, İran’da, Yunanistan’da, Hindistan’da … değil de, İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Sanayi veya Endüstri devriminin İngiltere’de ortaya çıkmasının sadece bir sebebi yoktur. Bu ülkede birçok özelliğin bir araya gelmesinden oluşan sebeplerin toplamından oluşan bir sonuçtur. Bu özellikler kısaca şunlardır: 1-İngiltere, o günün koşullarında ortaya çıkan endüstrinin ana enerji kaynağı olan kömür ve demir madenleri açısından zengin bir ülkedir. Bu madenlerin birbirlerine ve denize yakın yerlerde olması ise önemli bir avantaj sağlamıştır. 2- “Özgürlüğün olmadığı yerde üretim olmaz” sözü gereği, İngiltere’de ticaret serbestisinin olması ve deniz ticaret filosuna sahip olmasıdır. 3- O döneme göre yüksek bir nüfusa sahip olunması.4- Afrikalı köleler gibi üretimde kullanılan kesimlerin servet üretmelerine bağlı olarak elde edilen avantajlar (emek sömürgeciliği). 5- İngiltere’nin coğrafi ayrılığı Kıta Avrupası’nda yaşanan çalkantılı savaşlardan onu uzak tutmuştur. 6- İngiltere’de gelişmiş bankacılık sistemi nedeniyle mucitler çoğu zaman icatlarını geliştirmek ve uygulama alanına koymak için kredi bulabilmekteydiler. 7- İcatları destekleyecek sermaye açısından zengin bir ülke konumundaydı. Bunu hem bankacılık sisteminin sağladığı krediler hem de tarım sektöründeki çitleme kolaylaştırmıştır. Çitleme (enclosure), 13. yüzyılda, İngiltere'de küçük toprak sahiplerinin mülklerini toplayarak/çevreleyerek büyük çiftlikler yaratan yasal süreçtir. Toprak bir kez çitlenince kamusal niteliğini kaybetmekte ve sahibin malı haline gelmekteydi. Bu süreç sanayi için gerekli olan işgücünün tarımdan sanayiye kaymasını sağlayan ana unsur olarak ön plana çıkmaktadır. 8- Sömürge yoluyla servet biriktiren tacirlerin servetlerinin bir bölümünü yeni icatların geliştirilmesi doğrultusunda istekli olmaları.
Üstte sayılan maddelere ilaveten, büyük bir sömürge İmparatorluğu olan İngiltere, hem endüstrisini geliştirmek için gerekli sermayeyi biriktirme şansı yakaladığı hem de imal ettiği malları satabileceği geniş pazarlara sahip olduğu ve ihtiyaç duyduğu hammadde ve yiyecekleri sömürgelerinden kolaylıkla elde edebildiği için sanayi devrimini bünyesinde başlatmak açısından önemli avantajlara sahip olmuştur.
İngiltere’de yaşanan sanayi devriminin ekonomik, sosyal, siyasal ve coğrafi özelliklerin bir sonucu olarak ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Birinci sanayi devrimi olarak adlandırılan başlangıcın bu ülke yaşanması koşulları ile günümüzün gelişim süreçleri artık farklılaşmıştır. Dördüncü sanayi devrimi sürecinin yaşandığı günümüzde Türkiye gibi ülkelerin süreci kaçırmamaları için çok hızlı bir şekilde eğitim sisteminde reform yaparak teknolojiyi üretip onu kullanabilen nesiller yetiştirmesi gerekmektedir. Yani, okuyabilen, okuduğunu karşıtlıklarıyla sorgulayabilen, bildiklerini üretim sürecine uygulayabilen ve sonuçta da üretimi ve teknolojiyi artırabilen bir nesle ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için çalışmaların şimdi başlatılması durumunda sonuçları ancak 15-20 yılda alınabilecektir. Kısacası; Türkiye’nin gelecek için en önemli çabası Endüstri 4.0’ın gerektirdiği gelişme düzeyini yakalamaya yönelik olmalıdır!. Çünkü Türkiye henüz Endüstri 4.0 düzeyinin çok gerisindedir. Eğer süreç yakalanamaz ise Osmanlı İmparatorluğu’nun sanayileşme sürecini kaçırmasından dolayı yaşanılan zorluklarla karşılaşılması muhtemeldir.